ANLAŞMALI BOŞANMA
Anlaşmalı boşanma, genel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Genel hatları ile boşanma davasının nasıl açılabileceğini öğrenmek için tıklayınız.
Medeni Kanun’un 166/3 maddesi “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.” hükmünü haizdir.
- Taraflar Ne Zaman Anlaşmalı Boşanabilir?
Anlaşmalı boşanmanın ilk koşulu evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olmasıdır.
Yargıtay içtihatlarına göre, kanun maddesinde öngörülen evliliğin en az bir yıl sürmüş olması koşulu dava şartı (HMK md. 114) değildir. Bu nedenle anlaşmalı boşanma davasının bir yıllık yasal süre dolmaksızın açılması halinde dava reddedilmeyecek, TMK m.166/1-2 hükümlerine göre devam edecektir.
Eşlerin bu bir yıllık süreyi aynı çatı altında yaşayarak geçirip geçirmediği önemli değildir.
- Başlangıçta bir yıllık evlilik süresi dolmaksızın açılan anlaşmalı boşanma davasında bir yıllık sürenin yargılama sürerken dolması halinde davanın akıbeti ne olacaktır?
Yargıtay[1], anlaşmalı boşanma davasının bir yıl dolmadan açılması halinde anlaşmalı boşanma yoluyla hükmün verilemeyeceği düşüncesindir. Bu durumda; anlaşmalı boşanmaya karar verilemeyeceğinden davacıya Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında düzenlenen çekişmeli olan şekliyle davaya devam edip etmeyeceği sorulmalı, devam etmek isteğini bildirmesi halinde davaya çekişmeli boşanma davalarına yönelik usul hükümlerine göre devam edilmesi gerekmektedir.
Kanun, dava açarken eşlerin birlikte başvurabilecekleri gibi birisinin açtığı davayı diğerinin kabul edebileceğini de kabul etmiştir.
Eşlerin birlikte başvurması halinde başvuru tarafların birinin tanzim edeceği tek bir dilekçe ile tek bir başvuru harcı yatırılarak yapılacaktır.
Aynı zamanda bir eş diğer eşin açtığı anlaşmalı boşanma davasını da kabul edebilecektir. Eşin anlaşmalı boşanma değil de, TMK 166/1-2 maddesine dayanarak açtığı boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi halinde de artık davanın TMK 166/3 anlaşmalı boşanma hükümlerine göre sürdürülmesi gerekir.
Anlaşmalı boşanma davasında eşlerin bizzat o davanın duruşma hakimi tarafından dinlenmesi zorunludur. Eşlerin istinabe ya da talimat ile dinlenmesi mümkün değildir. Bazı hukukçulara[2] göre, eşler hakim huzurunda bizzat dinlenmiş olasalar bile o duruşmada karar verilememiş ve mahkemede hakim değişikliği olmuş ise kararı verecek hakimin tarafları yeniden dinlemesi gerekir. Zira eşlerin açıkladıkları iradelerinin özgürce oluşup oluşmadığı yönünde hakimde oluşacak kanı çok önemlidir.
Eşlerden biri vasi ile temsil ediliyor ise dava TMK’nın 166/1-2 fıkralarına göre sürdürülmelidir. Yasa, eşlerin bizzat dinlenmesini öngördüğü için hukuki ehliyeti olmayan bir eş anlaşmalı boşanma yolu ile boşanamamaktadır. Anlaşmalı boşanma, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır ve vasi tarafından kullanılamaz.
- Anlaşmalı Boşanma Protokolü
Anlaşmalı boşanmada aranan son koşul, boşanma halinde boşanmanın mali sonuçlarının ve çocukların durumlarının ne olacağının eşler tarafından düzenlendiği halinin hakime sözlü ya da yazılı olarak bildirilmesidir. Uygulamada tarafların anlaşmalı boşanma protokolü hazırladığı görülmektedir. Tarafların anlaşmalı boşanmanın hususlarından birinde dahi anlaşamamaları halinde anlaşmalı boşanma ortadan kalkar ve yargılamaya çekişmeli boşanma hükümleri ile devam edilir.
Anlaşmalı boşanmaya dair sürecin adeta mütemmim cüzü niteliğinde olan işbu protokoller, sanılanın aksine maktu, soyut ve her olaya uygulanabilir niteliği haiz bulunmamaktadır. Zira boşanma konusu; mahiyet ve ilintili olduğu olgular itibariyle her somut olay ve uyuşmazlık bakımından özellik arz etmekte olup, tabiri caizse işbu protokollerin noktasından virgülüne kadar şahsa münhasır olarak tanzim edilmesi gerekmektedir.
Tarafların düzenlemesi hakim tarafından uygun bulunmadığı takdirde hakim kendi uygun bulduğu öneriyi açıklar, bu öneri taraflarca kabul edilirse düzenleme tamamlanmış sayılır. Aksi halde boşanma davasına taraflardan kanıt getirmesi istenerek TMK’nın 166/1-2 maddelerine göre devam edilir.
Boşanmanın mali sonuçları konusunda sonradan açılacak davaları önlemek adına hakimin eşlerin mali hakları konusunda onlara uyarıda bulunması gerekir. Bu husus özellikle haklarının neler olduğunu bilecek ve geleceğini görebilecek durumda olmayan, vekil ile temsil edilmeyen eşler açısından önemlidir. Zira anlaşmalı boşanmada istenmemişse, eşlerin sonradan maddi-manevi tazminat veya yoksulluk nafakası istemleri ile açılan davalar uygulamada reddedilir.
- Edinilmiş Mallar ve Kişisel Malların Durumu
Tarafların, edinilmiş mallar rejimine tabi olan eşyalarının ve kişisel mallarının akıbeti bakımından da anlaşmış olmaları gerekmektedir. Bunların içine somut olayın mahiyetine göre, aile konutunda yer alan ev eşyaları, ziynet eşyaları ve sair birçok emtia dahil edilebilmektedir. Ayrıca taraflar arasında bir takım ticari ilişkilerden doğmuş hisse ortaklıkları gibi durumların olması hallerinde, bu hususların da en makul ve hakkaniyetli şekilde düzenlemeye tabi tutulması gerekmektedir.
Anlaşmalı olarak boşanma talebinde bulunan eşlerin; birbirlerine karşı maddi ve/veya manevi tazminata ilişkin taleplerinin işbu protokol kapsamında ele alınarak usul ve yasaya uygun bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
- Yoksulluk ve İştirak Nafakaları
Protokole ilişkin en önemli noktalardan biri de nafaka hususunun hukuk ve hakkaniyet sınırları içerisinde, somut olay koşulları nazara alınarak belirlenmiş olmasıdır. Gerekli mahiyete sahip olmayan nafaka koşulları, anlaşmalı boşanma hükümlerinin işlerliğini ortadan kaldırabilecektir.
Yoksulluk ve iştirak nafakaları konusundaki anlaşmalara dayanan hükümlerin, koşulları oluştuğunda sonradan açılacak davalarla değiştirilmesi ya da uyarlanması mümkündür.
- Çocuklarla Kişisel İlişki
Önemle belirtmek gerekir ki anlaşmalı boşanmada velayet, kişisel görüşme ve iştirak nafakası hususlarının düzenlenmesi zorunludur. Müşterek çocuk/çocuklar var ise velayetin anne babadan hangisine verileceği, velayet kendisine verilmeyen eşin, çocuk ile kuracağı şahsi ilişkinin gün ve saatleri de belirtilmelidir.
Olağan şahsi münasebet durumunun saptanmasının yanında; bayramların, resmî tatillerin, yaz tatillerinin ve sair zamanların nasıl ve ne şekilde geçirileceği de ayrıca ele alınmalıdır. Yapılacak olan düzenleme ile dengeli bir plan oluşturulmalı; çocuk, ebeveynleri arasında manen bir yıpranma yaşamamalıdır.
- Çocukların Eğitim, Sağlık Sigortası vb. Sosyal Durumları
Eşler çocukların gidecekleri okullar, kullanacakları servisler, bunlara ilişkin giderler ve sair konuları çocuklar için olabilecek en makul ve yararlı şekilde çözüme bağlamalıdırlar. Ayrıca çocukların sağlık güvenceleri de titizlikle değerlendirilerek, çocuklar için gerekli tüm teminatlar saptanmalı ve sağlanmalıdır.
- Anlaşmalı Boşanmanın Hüküm Ve Sonuçları
Anlaşmalı boşanmaya ilişkin tüm sürecin tamamlanmasının ardından taraflarca verilen temyizden feragat beyanı ile tarafların boşanmalarına ilişkin olarak verilen kararın kesinleşme süreci kısaltılabilmektedir.
Ancak ilgili yasa hükümleri ve yerleşik yargı kararları gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden önce temyizden feragat edilmesi herhangi bir hukuki sonuç doğurmamaktadır.
Detaylı bilgi ve hukuki yardım için Ankara'da aile hukuku alanında çalışmalar yapan avukatımız ile buradan iletişime geçebilirsiniz.
Sağlıklı günler dileriz.
[1] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/ 16989 E. 2018 / 553 K. 15.01.2018 Tarih.
[2] İzzet DOĞAN (İstanbul Hakimi), Anlaşmalı Boşanma, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:81Sayı:5,2007